İŞLETMEYE HAYVAN ALIMI
Geri“Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak” için hastalık riskine karşı, geçmişi ve sağlık durumu bilinmeyen hayvanlar satın alınmamalıdır. İşletmeler öncelikle ihtiyaç duyduğu hayvanları kendi bünyesinde yetiştirmeyi hedeflemelidir. İşletmenin büyümesi zaman alabilir diye dışarıdan hayvan satın alınmamalıdır.
Verim Yönüne Göre Sığır Irklarının Sınıflandırılması
Sütçü sığırlar, Total Performans/Verim Indeksi (TPI) hesaplamalarında tip ve fitness(sağlıklı yaşam) değerleri dışında verim değeri süt olan ırklar, sütçü olarak değerlendirilmektedir. Total Performans Endeksinde verim yönü olarak Süt Endeksi (süt proteini + süt yağı miktarları) yer almaktadır. Verim yönü süt olan ırklar; ince narin yapılı, kemik çıkıntıları belirgin ve gelişmiş bir meme yapısına sahiptir. Yandan bakıldığında dik üçgen, üstten bakıldığında ise üçgenimsi bir görünümdedir (Holstein, Jersey, Montbeliard).
Etçi sığırlar, Total Performans Indeksi (TPI) hesaplamalarında tip ve fitness(sağlıklı yaşam) değerleri dışında verim değeri et olan ırklar, etçi olarak değerlendirilmektedir. Total Performans Endeksinde, verim yönü olarak Et Endeksi (günlük ağırlık artışı + karkas randımanı ve kalitesi ) yer almaktadır. Verim yönü etçi olan sığırların tipi; yandan bakıldığında dikdörtgen, arkadan bakıldığında ise butlar dolgun etli, konveks bir görünümdedir (Limuzin, Şarole, Angus, Hereford, vb.).
Kombine verim yönlü ırklar;
Total Performans Indeksi (TPI) hesaplamalarına, tip ve fitness(sağlıklı yaşam) değerleri dışında ete ve süte göre damızlık değeri dahil edilen ırklar kombine olarak değerlendirilmektedir. Kombine verim yönlü ırklar arasında, TPI hesaplamalarında kullanılan et ve süt verim ağırlık oranları farklılık gösterebilmektedir. Örneğin; AB ülkeleri 2016 yılı Simental-fleckvieh TPI hesaplamalarında, süt % 38, et % 18 ağırlıkta iken; Brown Swiss’lerde süt % 50, et % 5 dir. Birçok uzman ve yetiştirici Avrupa’daki Brown Swiss’leri, TPI içinde et verim ağırlığının düşük olması (% 5) nedeniyle kombineden ziyade, sütçü bir ırk olarak değerlendirmektedir. Sığırcılıkta kombine ırk tanımlanması, et ve süt verimi olmak üzere iki yönlü ıslah edilmiş ve aynı zamanda iki yönde de ıslah edilebilecek ırklar için kullanılmaktadır. Kombine verim yönlü ırkların tohumlamasında, mutlaka boğanın süte ve ete göre damızlık değerleri göz önünde bulundurulmalıdır. Boğanın damızlık değeri, sperma üreten firmaların kataloğundan veya web ortamında kontrol edilebilir.
Kombine verim yönlü sığırlarda ise sütçü ve etçi sığırların morfolojik özellikleri bir arada görülebilir. Genel olarak sütçülerin vücutlarından daha dolgun ve etli, etçilere göre ise daha narin ve memeleri daha iyi gelişmiştir (Simental ).
ABD, İngiltere, Avusturalya gibi ülkelerde sığır ırkları tek (sütçü veya etçi) yönlü ıslah edilirken, ülkemizde olduğu gibi Almanya, Çekya ve Avusturya’da ise bazı ırklarda kombine verim (et ve süt) yani iki yönlülük tercih edilmektedir.
Damızlık Dişi Hayvan
Bulunulan bölgeye, amaca ve işletmede hayvanlara sağlanan barınak, bakım ve besleme, çevreden alınabilen hizmetler, coğrafik yapı, pazar vb. şartlara göre ırk tercihi yapılmalıdır. Bakım, beslenme ve barınak gibi altyapı şartları yeterli olarak sağlanamıyorsa, yüksek verimli kültür ırkları yerine zor şartlarda yaşamaya daha yatkın olan kültür melezi veya yerli hayvanlar tercih edilmelidir.
Irk tercihinde işletmenin kaba yem üretimi ve işletmenin uzun süreli pazar hedefleri (et, süt, tereyağı, peynir) ana belirleyici unsurlardır. Bir yıl et para etti diye etçi ırk, bir yıl süt para etti diye sütçü ırk anaçlar tercih edilmemelidir. Çünkü her ırk kendine özgü karakteri nedeniyle ayrı bir uzmanlık istemektedir. Uzmanlaşmak/öğrenmek içinde bir ırkta en az 7 yıllık bir çalışma zamanına ihtiyaç vardır. Maalesef ülkemizde bazı yetiştiriciler modayı takip eder gibi kısa dönemli yaklaşımlarla anaçlarda ırk tercihinde bulunabilmektedirler.
Pazar koşulları, günlük çiğ süt satış imkanı gibi çevreden alınabilen hizmetler, ırk tercihinde etkili olmaktadır. İşletme karlılığını etkileyen faktörlerden biride sığır ırklarının verim özeliklerinin doğru bilinmesinden geçmektedir.
Damızlık hayvan tercihi ve/veya satın alınımında;
Sürüye katılan yeni hayvanlar, işletmeye adaptasyonu ve sürüde sağlık riski oluşturma dışında, hiyerarşi sorunlarına bağlı strese kaynaklık edeceği unutulmamalıdır.
Uzun süre üretime kaynaklık edecek olan damızlık hayvan, kısa günün kârından ziyade bir gen kaynağı olarak değerlendirilmelidir. Bir gen kaynağı ise belli hedefler doğrultusunda, uzun süreli ciddi ıslah çalışmaları neticesinde oluşturulabilmektedir. Günümüzde asla tesadüfe yer verilmeden yürütülen bu genetik çabaya gereken önem atfedilerek, pazardan (geçmişi bilinmeyen) dış görünüşe bakarak damızlık hayvan satın alınmamalıdır. Nitekim “kötü işletmede iyi hayvan, iyi işletmede kötü hayvan olmaz” yaklaşımı/sözü ciddi bir genetik çabayı işaret etmektedir. Hayvanlar sağlık ve verim açısından iyi bilinen işletmelerden satın alınmalıdır. Damızlık hayvanların verimi üzerinde birçok araştırmacı çevre etkisini % 70, genetik faktörünü % 30 olarak hesaplamaktadır. Farklı coğrafyalardan alınan veya ithal edilen hayvanların genel olarak işletmeye (yetiştirme koşullarına) adaptasyonun ancak 3.kuşaktan sonra gerçekleştiği bilinmektedir. Ülkemizde yıllardır ithal edilen damızlık hayvanların akıbeti de adaptasyon yeteneği (immünolojik ve genetik yönden) hakkındaki bu araştırmaları doğrulamaktadır. Bu nedenle damızlık hayvanlar öncelikle işletmede yetiştirilmeye çalışılmalıdır. Sadece yetiştirme imkanı bulunmayan durumlarda, çok iyi bilinen işletmelerden damızlık temin edilmelidir.
Hayvan ırklarının kendine özgü farklı bakım ve besleme taleplerinin getireceği ek iş yükü nedeniyle işletmede birden fazla sığır ırkı ile çalışılması önerilmemektedir. Damızlık hayvanların Vücut Kondisyon Skorları 2,25-3,50 aralığında olmalıdır.Gebe düve alımında tohumlama yaş aralığı 14-17 aylık olanlara öncelik verilmelidir. Yine yoğun bakım ve besleme uygulayan (entansif) işletmelerde tohumlama yaşı 20 aylıktan büyük olan düvelerin, verime geçtiğinde çeşitli sorunlarının (güç doğum, verim düşüklüğü, mastit, döl tutmama vb.) olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Gebelik süresi düşük olan hayvanlar işletmeye daha iyi adapte olacağından maksimum 7 aylık gebe hayvanlar işletmeye alınmalı, unutulmamalıdır ki anne adayının doğuracağı buzağıyı koruyacak kolostrumu üretebilmesi için buzağılamadan en az 7 hafta evvel işletmeye gelmesiyle mümkün olmaktadır.
Yetiştiriciler genellikle cüsseli ineklerin diğerlerine kıyasla daha çok süt verdiğine inanmaktadır. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda bu kanıyı doğrulayan bulgular elde edilememiştir. Bu nedenle, cüssesi büyük ineklerin yaşama payı yem giderlerini göz ardı ederek, damızlık seçmek doğru değildir. Kaba yemin kıt ve pahalı olduğu bir ülkede, irili cüsseli hayvanlarda yaşam payı için gerekli olan yem giderlerinin maliyeti iyi hesaplanmalıdır.
Renk ve nişanelere bakarak hayvan seçmek doğru değildir. Düşüncelerimiz ve eylemlerimiz görsel algıdan çok fazla etkilenmekte, renkler bağ kurma kararlarımızı belirlemektedir. Birçok yetiştiricide siyah-beyaz Holstein ırkında vücudunda beyazlık veya siyahlık oranının yüksek, yine Simentalerde vücudunun koyu kırmızı, kafasının ise beyaz olmasının verim açısından iyi olduğuna dair yaygın bir kanı vardır. Hayvanlarda dış görünüşe göre verimin değerlendirmesinde, renk ve nişanelerin değil vücut tipinin etçi, sütçü veya kombine tipte olmasının etkili olduğu, birçok ülkede yapılan geniş çaplı ( 10 bin baştan fazla) araştırmalar ortaya koymuştur.Damızlık dişi sığırların dış görünüşünde (tip özellikleri); sağrı yüksekliği, güç, vücut kondisyonu, göğüs genişliği, beden derinliği, sütçülük veya etçilik kondisyonu, sağrı eğimi, sağrı genişliği, lokomosyon (yürüyüşü), ayak-bacak ve meme yapısının arzulanan seviyede olup olmadığına bakılmalıdır. 365 günde her inekten 1 yavru alınması hedefleri doğrultusunda süt, et veriminin yanı sıra döl verimi yüksek hayvanlar seçilmelidir.
İşletme ve pazar ihtiyaçları doğrultusunda sürü yapısı doğru bir şekilde planlanmalı, bu bağlamda bakım ve beslenmenin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için satın alınacak hayvanların gebelik süreleri göz önünde bulundurulmalıdır. Düveler özellikle doğumdan sonra çok sık bir arada olunacak hayvanlardır. Bu nedenle insana ve yetişkin ineklere alışmaları için çaba harcanmalıdır. Doğumlarla birlikte işletmenin hayvan sayısı artacağından gebe düvelerin muhtemel doğurma tarihleri esas alınarak, yeterli buzağı barınma alanları ile buzağılıkta kullanılacak alet ekipmanlar tamamlanmalıdır.
Besilik Hayvan
Ülkemizde daha çok genç erkek sığırların kesimden belli bir süre önce özel olarak beslenerek, et verimi ve kalitesinin arttırılmasına yönelik faaliyete besicilik denilmektedir. Bütün hayvansal verimlerde olduğu gibi et verimi üzerinde de çevre (bakım ve besleme) ve genetik faktörler etkili olmaktadır. Besicilikte karlılığın yolu iyi bakım besleme koşulları ile hayvanın genetik kapasitesinden geçmektedir. Bu bağlamda; Besiye alınacak hayvanlar; ırk, yaş, cinsiyet, kastre/burma/eneme, daha önceki yetiştirme koşulları ve beden yapısı/büyüklük yönünde mümkünse eş kategoride olmalıdır. Besi gruplarındaki danalar arasında yaş farkı 60 günü geçmemelidir. Besi kabiliyeti yüksek etçi veya kombine ırklar ya da melezi hayvanlar beside tercih edilmelidir. Irk gibi, bölgesel veya işletme bazında da besi performanslarında farklılıklar olduğu unutulmamalıdır. Sütçü ırk sığırların erkeklerinin besi performansları (yemden yararlanma, günlük canlı ağırlık artışı, randımanı ve et/kemik oranları) etçi ırk sığırların erkeklerine göre dezavantajlıdır. Etçi ırkların erkeklerine göre yaklaşık % 25 daha fazla bakım-besleme giderlerine sahip olan sütçü ırkların besilik materyal olarak daha ucuza satın alınabilme avantajı göz önünde bulundurulduğunda besisi kazançlı olabilir. Irka özgü günlük canlı ağırlık artışı ve karkas randımanı karar sürecine dahil edilmelidir.
Besilik hayvanın dış görünüşünde rengine değil, vücut tipinin etçi tipte olup, olmadığı ve iyi bakılıp, bakılmadığına bakılmalıdır. Besiye alınacak hayvanlar genç olmalıdır. Genç yaşta tüketilen yeme karşılık kazanılan canlı ağırlık artışı yüksek iken (yemden yararlanma), hayvanın yaşı ilerledikçe durum tersine dönmektedir.
Besiye alınacak hayvanlarda Vücut Kondisyon Skoru (VKS) 2,0-4,0 olanlar tercih edilmeli, çok zayıf (VKS 1,0-1,5) veya çok yağlılık (VKS 4,5-5,0) kazancı sınırlamaktadır. Yetersiz bakım ve beslemeye maruz kalmış ya da sindirim ve/veya solunum sistemi gibi rahatsızlıklar geçirmiş buzağılar kavruk (iskelet yapısı gelişmemiş) kalacaktır. Bu tipteki hayvanların besi performansları genellikle kötü olacaktır.
Besiye alınacak hayvanlarda gelişme geriliği görülmemeli, iskelet sistemi, yaşı ve cinsiyeti genetik kapasitesi ile uyumlu olmalıdır. Hayvanlar besiye alınırken, kesime gönderileceği tarihte öngörülen kırmızı et fiyatları, besi dönemindeki sıcaklıklar ve salgın hastalık riski gibi faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. İşletmeye hayvanlar alınır alınmaz boynuz köreltme gibi ağır strese neden olan uygulamalardan kaçınılmalıdır. Biyogüvenlik tedbirleri (temizlik, karantina, dezenfeksiyon, aşılama, paraziter mücadele gibi) eksiksiz uygulanmalıdır. İşletmeye sonradan alınacak hayvanlar, en az 10 gün süreyle ayrı bir yerde karantinada tutulmalı ve sağlıklı oldukları anlaşılanlar, mevcut sürüye katılmalıdır. İşletmedeki hayvanlara, birçok bulaşıcı hastalığın sürüye sonradan katılan hayvanlardan geçtiği hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Barınaklarda, hayvanların stres yaşamalarını önleyen serbest veya açık sistemli model tercih edilmelidir. Kar, yağmur, rüzgar, çamur, nem (% 80-90) ve sıcaklık faktörleri, şiddetleri ile orantılı olarak yemden yararlanmayı ve canlı ağırlık artışını olumsuz etkilemektedir. Ülkemizde kırmızı et fiyatları ve besi girdi maliyetleri serbest piyasa koşullarında arz-talep doğrultusunda günlük bazda oluşmaktadır. Yıllık besilik-kasaplık hayvan veya kırmızı et ithalat miktarı, çiğ süt fiyatları, kuraklık, ortalama büyüme oranları, enflasyon oranı, döviz kurları, kurbanlık hayvan ihtiyacı vb. majör faktörler fiyat ve maliyet üzerine değişik oranda etki etmektedir. Besi girdi maliyetleri piyasa koşullarına bağlı olarak sıklıkla değişmekle birlikte, ülkemiz için bu girdilerin toplam maliyet üzerinde ortalama etki oranları; Besilik materyal temini için % 58, Yem giderleri için % 30, Diğer (sağlık, elektrik, işçilik vb.) giderler için % 12 olarak kabul edilmektedir.

-Tarım ve Orman Bakanlığının Resmi Sitesinden Alıntıdır.-